GÜVENLİK TEDBİRLERİ
GİRİŞ
KAVRAMIN ORTAYA ÇIKIŞI,
-
Ceza hukukunda suçu ve suçluyu cezalandırma sistemine ilişkin temel olarak, klasik okul ve pozitivist okul ayrımları bulunmaktadır. Cezanın esasını toplumsal yarara dayandıran ve suçlunun ceza çekmesinin mutlak adaletin gereği olduğunu savunan klasik okulun aksine pozitivist okul, kişinin sosyolojik ve antropolojik bir gerçeklik olduğundan hareketle, kişinin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal ve kültürel faktörlerin, yaşadığı iklim ve coğrafyanın ona bir kişilik kazandırdığını savunarak, suçun önlenmesi için intikamcı bir ceza adalet sistemini değil, suç ve suçluyu yaratan ortamın ve ilgili insani/toplumsal/epigenetik faktörlerin değiştirilmesinin gereğini savunur.
- Hukuk düzleminde suç ve suçluluğa karşı verilen mücadelede kullanılan tek araç olan cezanın, verilen mücadelede etkili ve yeterli olmadığı görüşünde olan pozitivist okul temsilcileri, cezalandırma üzerine kurulu sisteme karşı bir anlayış geliştirmişlerdir. İrade özgürlüğünü reddeden bu görüşün savunucuları, suçu ve suçluluğu önlemek amacıyla ceza dışındaki, örneğin önleyici tedbirlerden faydalanılması gerektiğini savunmuştur.
- Geleneksel anlayıştaki klasik okul ( Beccaria, Bentham gibi düşünürler bu ekolün öncüleridir- XIX. yy. ) ise manevi sorumluluğu ve irade özgürlüğünü temel alan bir suç/suçlu anlayışına sahiptir. Klasik okulun suçluyu normal bir kişi kabul ettiği, Lombroso, Ferri ve Garofalo gibi önemli temsilcileri bulunan pozitivist okulun ise suçluyu anormal bir kişi kabul ettiği söylenebilecektir.
- İşte pozitivist okulun, özgür iradeden yoksun ve manevi sorumluluğu bulunamayacak olan bu normal dışı kişi için geleneksel cezalandırma yöntemi yerine güvenlik tedbirleri uygulanmasına ilişkin görüşünün, güvenlik tedbiri kavramını icat ettiğini ifade edebiliriz. Nitekim güvenlik tedbiri kavramı yalnızca suç ve suçlunun değil, suçlunun kişiliğinin de dikkate alınması neticesinde ortaya çıkmıştır.
GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ
- Güvenlik tedbirleri, suçlunun topluma kazandırılmasını hedefleyerek sosyal hayata yeniden uyum sağlamasını amaçlayan, duruma göre eğitmek veya tedavi etmek şeklinde gerçekleştirilen tedbirlerdir. Güvenlik tedbiri kararı bir hüküm çeşididir. m.223/I.
- Anayasa Mahkeme’nin tanımına göre güvenlik tedbirleri;
- ‘‘ suç karşılığı olan, suçludaki tehlikelilik haliyle orantılı bir biçimde hükmedilen, suça ve suçluya karşı toplumu savunmasına yönelik bulunan yaptırımlardır.’’ (Anayasa Mahkemesi, E. 1970/42, K.1971/30, T. 09.03.1971 )
- Bu halde, güvenlik tedbirlerinin uygulanabilmesi için, tehlikeli halde bulunan kişi, bu kişi tarafından işlenmiş bir suç, kanunda öngörülmüş bir güvenlik tedbiri ve bu hususta bir mahkeme kararının varlığı
- Güvenlik tedbirlerinin uygulanmasında, kişideki tehlikelilik halinin varlığının tespiti arandığı için güvenlik tedbirlerinin ceza müeyyidesi değil, cezadan ziyade ıslah görevi üstlenmeleri nedeniyle önleme tedbirleri olduğu söylenebilecektir. Keza bu önlemler geleceğe yönelik bir niteliğe sahiptir.
AKIL HASTALIĞININ CEZA SORUMLULUĞUNA ETKİSİ
- Akıl hastalığı kavramsal olarak, duygu, düşünce , davranış veya bunların beraber ele alındığı durumlarda meydana gelen değişiklikleri içeren bozulmuş sağlık koşullarını ya da bir başka anlatımla, normal psikolojik işlevlerin kişiye rahatsızlık verecek hale gelmesi veya işlevlerin işlemeyecek kadar bozulmasını ifade eder.
- Akıl hastalığının ceza sorumluluğuna etkisine ilişkin Biyolojik, Psikolojik ve Karma Sistem şeklinde temel olarak üç tür isnat yeteneğine ilişkin sistem benimsenmiştir.
- M. 32/I.’ de; ‘‘ Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur. ’’ ifadesine ve m.32/II.’de; ‘‘Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış kişiye…hapis cezası verilir…’’ uygulanacak yaptırımları düzenleyen ifadelere bakıldığında Türk Ceza Hukukunda, akıl hastalığının ceza sorumluluğu üzerindeki etkisine dair KARMA SİSTEMİN benimsendiği anlaşılmaktadır.
- TCK’nun 32. Madde metni uyarınca akıl hastalığının varlığı durumunda hükmün uygulanabilmesi için gereken şartları şöyle sıralayabiliriz:
- – Akıl hastalığının varlığı
- – Akıl hastalığının suçun işlendiği sırada bulunması
- – Failin fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli ölçüde azalması
- – Nedensellik bağı ( Kişinin davranışlarını yönlendirme ve algılama yeteneğindeki azalmanın akıl hastalığından başka bir sebepten dolayı meydana geldiği durumlarda TCK m.34’te yer alan geçici nedenlere yönelik hükümlerin uygulanması söz konusu olabilecektir. )
Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri
- Madde 57- (1) Fiili işlediği sırada akıl hastası olan kişi hakkında, koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilen akıl hastaları, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınırlar.
- (2) Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmiş olan akıl hastası, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca düzenlenen raporda toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalktığının veya önemli ölçüde azaldığının belirtilmesi üzerine infaz hâkimi kararıyla serbest bırakılabilir.
- (3) Sağlık kurulu raporunda, akıl hastalığının ve işlenen fiilin niteliğine göre, güvenlik bakımından kişinin tıbbi kontrol ve takibinin gerekip gerekmediği, gerekiyor ise, bunun süre ve aralıkları belirtilir.
- (4) Tıbbi kontrol ve takip, raporda gösterilen süre ve aralıklarla, Cumhuriyet savcılığınca bu kişilerin teknik donanımı ve yetkili uzmanı olan sağlık kuruluşuna gönderilmeleri ile sağlanır.
- (5) Tıbbi kontrol ve takipte, kişinin akıl hastalığı itibarıyla toplum açısından tehlikeliliğinin arttığı anlaşıldığında, hazırlanan rapora dayanılarak, infaz hâkimliğince yeniden koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Bu durumda, bir ve devamı fıkralarda belirlenen işlemler tekrarlanır.
- (6) İşlediği fiille ilgili olarak hastalığı yüzünden davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişi hakkında birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre yerleştirildiği yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda düzenlenen kurul raporu üzerine, mahkûm olduğu hapis cezası, süresi aynı kalmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, infaz hâkimi kararıyla akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.
- (7) Suç işleyen alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı kişilerin, güvenlik tedbiri olarak, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşunda tedavi altına alınmasına karar verilir….
TCK. 57. Md. Hükmünün konuya ilişkin diğer fıkralarında sırasıyla;
- m. 57/II.’de, Yüksek Güvenlikli Sağlık Kurumundan serbest bırakma,
- m. 57/III.’te, Tıbbi Kontrol ve Takip
- m. 57/IV.’te, Tıbbi Kontrol ve Takibin Şekli
- TCK m. 57/V’te, Yeniden Tedbir Uygulanması düzenlenmiş olup maddenin altıncı ve yedinci fıkralarında ise ‘‘(6) İşlediği fiille ilgili olarak hastalığı yüzünden davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişi hakkında ….. mahkûm olduğu hapis cezası, süresi aynı kalmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, infaz hâkimi kararıyla akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir… (7) Suç işleyen alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı kişilerin, güvenlik tedbiri olarak, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşunda tedavi altına alınmasına karar verilir….’’ şeklinde düzenleme yapılmıştır.
İSNAT YETENEĞİ AZALMIŞ AKIL HASTALARINA İLİŞKİN GÜVENLİK TEDBİRLERİ
TCK. m. 32/II.’de ‘‘… işlediği fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişi’’ ’ye verilen cezanın akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabileceğine ilişkin düzenleme yer almaktadır. Bu düzenlemenin güvenlik tedbirlerine ilişkin kısmı TCK. M. 57/6’da ele alınmıştır.
Bu düzenlemelerle, kusur yeteneği tam olarak ortadan kalkmamış olmakla birlikte, işlediği fiille ilgili olarak hastalığı yüzünden davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişinin mahkum olduğu hapis cezasının, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirine çevrilmesine olanak tanınmıştır.
Kanun koyucu hastalığı sebebiyle davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan bu kişilerin ceza sorumluluğu olduğunu kabul etmiş ve fakat bu kişiyi akıl sağlığı tamamen yerinde olan kişilerle de bir tutmayarak akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri hususunda özel bir düzenlemeye gitmiştir. Her iki maddeyi birlikte değerlendirdiğimizde ( TCK. M. 32/II ve TCK. m.57/VI ) bu maddeler bakımından ilgili kişi hakkında güvenlik tedbiri uygulanabilmesi için önce cezaya hükmedilmesi gerektiğini ifade etmeliyiz.
TCK. m. 56/VII.: ‘‘ Suç işleyen alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı kişilerin, güvenlik tedbiri olarak, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşunda tedavi altına alınmasına karar verilir. Bu kişilerin tedavisi, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılığından kurtulmalarına kadar devam eder. Bu kişiler, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca bu yönde düzenlenecek rapor üzerine infaz hakimi kararı ile serbest bırakılır.’’ şeklindeki düzenleme ile akıl hastası olmayıp alkol ya da uyuşturucu bağımlısı olan kişilerin suç işlemesi halinde, bu kişilerin işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin azalmış olduğunun kabulüyle, haklarında akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri uygulanmasına karar verileceğine hükmedilmiştir.
GÜVENLİK TEDBİRİNİN SÜRESİ
- Akıl hastalığı olan failin işlediği suça ilişkin olarak hakkında güvenlik tedbirinin uygulanması için ayrıca bir tehlikelilik hali aranmamaktadır; Kanun koyucu suç işleyen akıl hastalığı olan kişiyi başlangıçta tehlikeli olarak değerlendirmektedir.
- Güvenlik tedbirlerinin uygulanmasıyla hedeflenen, kişideki tehlikeli halin ortadan kaldırılması olduğu için bu tedbirlerin süresi cezalarda olduğu gibi işlenen suçla orantılı değildir. Tehlikenin varlığı sürdüğü sürece tedbirin uygulanmasına devam olunmalıdır.
- Buradaki istisna, m. 56/6.’da yer alan düzenlemedir. Kusur yeteneği ortadan kalkmamış olmakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak hastalığı yüzünden davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış kişilerin hapis cezaları güvenlik tedbirine çevrildiğinde, güvenlik tedbiri süresinin sınırı hapis cezası süresi olacaktır.
- Yargıtay bu hususta bir kararında, ‘‘ m. 57 uyarınca, sanığın yüksek güvenlikli bir sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınması, yerleştirildiği sağlık kurulunca düzenlenecek raporda toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalktığı veya önemli ölçüde azaldığının belirlenmesi halinde hakim kararıyla serbest bırakılmasına karar verilmesi gerekirken, 57. maddenin metninde yer almayan ‘iyileşme ’ koşuluna bağlı tutularak karar verilmesi yasaya aykırıdır. ‘’ denilerek temel ölçütün, akıl hastalığının tamamen iyileşmesi değil, tehlikeliliğin ortadan kalkması/önemli ölçüde azalması olduğunu vurgulanmıştır.
- AİHM içtihatlarında da anılan ölçüt temel alınarak, kişiyi zorla iyileştirmenin amacı aşan bir uygulama olacağı, nitekim akıl hastalığı nedeniyle kişinin özgürlüğünü kısıtlayıcı önlemlerin ancak kişinin başkalarına veya kendine zarar verebileceği ihtimali dahilinde kabul edilebilir olduğunu saptanmıştır. ( AİHM Winterwep/Holl Kararı )
5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu’nda İlgili Hükümler:
İnfazda temel amaç
- Madde 3-(1) Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır.
- Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi
- Madde 16-(1) Akıl hastalığına tutulan hükümlünün cezasının infazı geriye bırakılır ve hükümlü, iyileşinceye kadar Türk Ceza Kanununun 57 nci maddesinde belirtilen sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır. Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılır.
- Akıl hastalığı dışında ruhsal rahatsızlığı olan hükümlülerin cezalarının infazı
- Madde 18-(1) Hapsedilme ve diğer nedenlerden kaynaklanan akıl hastalığı dışında ruhsal rahatsızlıkları bulunup da ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinde tutulmaları gerekli görülmeyerek infaz kurumlarına geri gönderilenlerin cezaları, belirlenen infaz kurumlarının mahsus bölümlerinde infaz edilir.
GÜVENLİK TEDBİRLERİNE İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI
- Yargıtay Ceza Genel Kurulu- Karar: 2018/298 – 2020/499 K.
‘‘…Buna göre, ortada bütün unsurlarıyla oluşmuş bir suç bulunmakta ise de, akıl hastası olduğu belirlenen sanık, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayacak durumda olduğundan, suçun işlenmesinden dolayı hukuki anlamda sorumlu tutulup cezalandırılamaz. TCK’nın 32. maddesinin birinci fıkrası gereğince bu durumda bulunan sanığa ceza tayin edilmesi mümkün olmadığından, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi gerekir. Öte yandan sanığa ceza verilemiyor olması, hakkında bir güvenlik tedbirine hükmolunmasına engel değildir. O hâlde akıl hastası sanığın tedavi ve muhafazasına karar verilebilmesi için, açılan davada isnat yeteneği ile “fiil-fail-akıl hastalığı” arasındaki ilişkinin belirlenebilmesi için bir yargılama faaliyetine ihtiyaç vardır…
…Sanık hakkında TCK’nın 57. maddesi uyarınca hükmolunan tedbirlerin, sanığın suç işlediğinin sabit olması hâlinde uygulanabileceği gözetildiğinde, öncelikle sanığın atılı suç nedeniyle sorgusunun yapılmasının zorunlu olması, söz konusu güvenlik tedbirlerinin sanık hakkında yükümlülükler içermesi karşısında sanığa bu sonucu önlemeye yönelik savunma imkânının tanınması gerektiği ve duruşmanın yüz yüzeliği, sözlülüğü ilkeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde de güvence altına alınan adil yargılanma hakkı birlikte değerlendirildiğinde; psikotik bozukluk nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını idrak etme ve bu fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin ortadan kalktığı adli raporlarla tespit edilen sanığın sorgusu yapılmadan, müdafinin dinlenmesiyle yetinilerek hakkında ceza verilmesine yer olmadığına ve koruma amaçlı tedavi altına alınmasına karar verilmesinin savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurduğu kabul edilmelidir…’’ denilmiştir.
- ‘… Akıl hastalığı nedeniyle kusur yeteneği bulunmadığı saptanan sanığa yükletilen suça ilişkin tüm kanıtlar gösterilip tartışıldıktan sonra, suçun kanıtlanması halinde TCK’nın 32/1 ve 57. maddeleri uyarınca akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirine hükmolunması, kanıt bulunmaması halinde ise beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle doğrudan ceza verilmesine yer olmadığına ve güvenlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi….Kabule göre de ) Mahkemece suç işlediği kanaatine varılan ve akıl hastası olan sanık hakkında, TCK’nın 32. maddesi gereğince, “ceza verilmesine yer olmadığına ve yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınmasına” karar verilirken, aynı Kanunun 57. maddesi uyarınca “… toplum açısından tehlikeliliği ortadan kalkıncaya ya da önemli ölçüde azalıncaya kadar yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınmasına …” karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, bu hususta, uygulamada tereddüte yol açacak ve sanığın özgürlüğünü zedeler biçimde karar verilmesi…’’ değerlendirmeleriyle yalnızca 32. madde ile hüküm tesisi bozma nedeni olmuştur. Yargıtay 18. C.D. E: 2015/30239 Karar : 2017/6897 T. : 31.05.2017
TÜRK CEZA HUKUKUNDAAKIL HASTALIĞI
GENEL DEĞERLENDİRME
Ceza hukukumuzda tam akıl hastası kısmi akıl hastası ayrımı bulunmadığı için tam akıl hastası olmayan kişiler hakkında uygulamada cezai yaptırım uygulanmakta, örneğin tıbben tam akıl hastası kabul edilmediği için kusur yeteneğinin tam olarak ortadan kalkmadığı varsayımıyla, doğrudan güvenlik tedbiri yerine, ruhsal hastalığı nedeniyle suç işleyen kişiler hakkında hapis cezası verilebilmektedir. Bu hususta her ne kadar TCK. Md. 34/I. uyarınca geçici nedenlere gidilebileceği öne sürülmekteyse de örneğin, doğum sonrası psikoz ( lohusalık psikozu ) olarak adlandırılan çok şiddetli bir psikiyatrik bozukluk dönemi içeren psikolojik hastalıkta bu hüküm uygulanamaz olabilmektedir. Bu dönemde anne kendisine ya da bebeğe zarar verme düşüncelerine kapılabilmektedir. Bu hal, bir anlık değil, geniş bir döneme yayılan bir uzun bir süreçtir. Buna karşın geçici nedenlerde, halin hareket gerçekleştiği esnada anlık ortaya çıkması ve daha sonra ortadan kalkması gerekir. İşte bu halde lohusa psikozu, akıl hastalığı olarak yani bir ruhsal bozukluk olarak değerlendirilmeli ve kişiye ceza verilmesi yerine hakkında doğrudan güvenlik tedbiri uygulanıp uygulanmayacağı tartışılmalıdır. Ancak kanun koyucu kavramsal olarak akıl hastalığı dediği sürece bu tartışma anlamlı olmamaktadır.
Ceza hukuku insanın iradesinin özgür olması üzerine kurulmuştur. İnsan onurunun dokunulmazlığı ilkesinin de bir sonucu olarak failin özgür iradesinin yönlendirmesi altında gerçekleşmeyen davranışlarından ötürü cezalandırılmaması gerektiği kabul edilmelidir. Bununla birlikte, ceza hukuku bakımından önem arz eden ve kusur isnadında göz önüne alınacak husus failin gerçekten irade özgürlüğüne sahip olup olmadığı değil; onun eylemi işlediği esnada kusur yeteneğine sahip olup olmadığı hususudur. ( MERAKLI S., Ceza Hukukunda Kusur, Seçkin Yayınları, Ankara 2022, s.104 )
Akıl hastalığı adı altında anılmayan ancak beyne aynı ölçüde etki eden ruhsal bozukluk sonucu işlenen ve irade dışı gerçekleşen eylemler bakımından psikiyatrik açıdan tıbbi tespit yapılabilmektedir. Kaldı ki günümüzde bu hususta günbegün ilerleyen teknoloji ile ileri beyin görüntüleme tekniklerinden de ayrıca yararlanılabilmektedir.
Türk Ceza Hukukunda akıl hastalarına özgü hükümlere baktığımızda, kavramsal olarak kanuni bir düzenlemeye ihtiyaç duyulduğu görülmekte, akıl hastalığı kavramı yerine ‘ zihinsel veya ruhsal bozukluk ’kavramının kullanılabileceği yönünde doktrinde de görüşler bulunmaktadır. ( < Aktaran > MERAKLI S, Ceza Hukukunda Kusur, Seçkin Yayınları, Ankara 2022, s.370. – Ünver, Y., Psikiyatride Hasta Hakları, in: Sağlık Hakkı Özel Sayı, S.2, Kasım 2017, s.40.)