info@gizemocalan.com

Takip Edin:

MALPRAKTİSSAĞLIK HUKUKUÖzel Hastaneye Kabul Sözleşmesi

Mart 12, 20230

ÖZEL HASTANE

Sağlık hizmeti sunma hususunda pozitif yükümlülüğü bulunan Devlet, Anayasa’nın 56. Maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan ‘‘Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimdeki sağlık ve sosyal kurumlardan yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.’’ hükmü gereğince bu yükümlülüğünü bizzat yerine getirmek zorunda olmayıp bu konuda özel hukuk kişilerinden yararlanabilecektir. Özel hastaneler, 2219 sayılı Hususi Hastaneler Kanunu’nun 1. Maddesinde tanımlanmıştır. [1] Özel hastanelerin kuruluşu ve hizmet vermeleri ile ilgili hükümler Hususi Hastaneler Kanunu’nun yanı sıra Özel Hastaneler Tüzüğü [2] ve Özel Hastaneler Yönetmeliği’nde [3] düzenlenmiştir.Özel hastaneler, açılma, kapanma ve kullanılma şartları Hususi Hastaneler Kanunu ile düzenlenen hükümlere bağlı, Özel Hastaneler Yönetmeliği’nde asgari olarak öngörülen bina, hizmet ve personel standartlarını haiz olmak kaydıyla, yirmi dört saat süreyle sürekli ve düzenli olarak, bir veya birden fazla uzmanlık dalında hastalara ayakta ve yatırarak muayene, teşhis ve tedavi hizmeti veren kuruluşlardır. Bu kuruluşları ‘‘ özel ’’ hastane yapan en önemli nitelikleri ise gerçek kişi, adi ortaklık, dernek, vakıf veya Türk Ticaret Kanunu kapsamında bir ticari şirket tarafından kuruşmuş ve işletiliyor olmalarıdır. [4]

HASTA

Hasta, Hasta Hakları Yönetmeliği[5] md.4/b’ye göre sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı olan kimseyi ifade eder. [6] Hasta Hakları Yönetmeliği’nin Tanımlar başlıklı 4. maddesinde yalnızca hasta kavramı tanımlanmamış, hasta haklarının kapsamı da belirlenmiş, ayrıca  hastaya sağlık hizmeti verecek olan sağlık personelinin yükümlülüklerinin de genel hatlarıyla yasal çerçevesinin çizildiği söylenebilecektir.

 ÖZEL HASTANEYE KABUL SÖZLEŞMESİ

A. TANIMI VE TARAFLARI

Özel hastane işleticisi ile hasta veya kanuni temsilcisi ile yapılan ve özel hastane işleticisinin tıbbi müdahalede bulunma ve/veya diğer barındırma, yedirip içirme gibi mutat edimleri yerine getirmeyi ve hastanın da bunun karşılığında ücret ödemeyi üstelendiği sözleşmeye hastane kabul sözleşmesi denilmektedir.

Bu şekilde hastane hizmeti, teşhis ve tedavi yanında bir nevi otel hizmetlerini de kapsamaktadır. Bu sözleşmede taraflar, özel hastane işleticisi ve hastadır. Tedaviyi yürüten hekim veya yardımcı sağlık personeli sözleşmenin tarafı olmazlar. Dolayısıyla hasta doğrudan doğruya hekim ile değil, hastane ile muhatap olur.[7]

B. KURULMASI VE HUKUKİ NİTELİĞİ

Hastaneye kabul sözleşmeleri, TBK. Md. 1. gereğince tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamaları ile kurulur. Sözleşmenin kurulmasında herhangi bir şekil şartı bulunmayıp sözleşmeyi kurma iradesinin zımnen açıklandığı durumlarda da sözleşme kurulmuş olur. Hastanın hekime fiilen muayene olması bu duruma örnek olarak gösterilebilir.[8]  Hastanın hastaneye tedavi için gidişi ile hastanın hastaneye tedavisi için kabul edilmesi ile örneğin muayene sonucunda taraflarca hastanın yatarak tedavisine karar verilmesi de hastaneye kabul sözleşmesinin kurulması için yeterlidir. Sözleşmenin kurulması için tarafların hukuki işlem yapma ehliyeti taşımaları gerekmektedir. Reşit ve kısıtlı olmayan hastalar sözleşme akdedebilirken küçük ve kısıtlılar bakımından veli ya da vasiler onların adına sözleşme akdedebilir.

Sözleşmenin kurulmasında özel bir şekil şartı öngörülmediği gibi, özel hastane sözleşmeleri kanunda düzenlenmiş olan özel sözleşme tiplerinden biri de değildir. Hasta ile hastane işleticisi arasındaki hukuki ilişkinin birkaç sözleşme türü içeren karma/bileşik bir sözleşme ilişkisi olduğu kabul edilmekte, sözleşmenin taraflarından hastane işleticisinin ifa edeceği edimler, akdedilen her bir sözleşme tipine göre değişiklik göstermesine rağmen, hastanın temel edimi değişmemekte, herhalde ücret ödemekten ibaret olmaktadır.

Hastaneye kabul sözleşmesi, hukukumuzda özel olarak düzenlenmiş sözleşme tiplerinden olmaması ve birden fazla sözleşme tipine özgü edimleri bünyesinde barındırması sebebiyle hukuki niteliği tartışmalıdır.

Hastane kabul sözleşmesinin hukuki niteliğinin değerlendirmesinde, tedavi hizmeti dışında barındırma, yedirme içirme gibi hizmetlerin de varlığı gözetilerek Vekalet, Hizmet ve Eser sözleşmeleri gündeme gelebilmektedir. Almanya, İsviçre ve Türk hukukunda bu sözleşmenin karma sözleşme olduğu kabul edilmektedir.

Hastaneye kabul sözleşmesi, yukarıda anıldığı gibi tedavi, yedirip içirme, barındırma gibi edimlerin bir araya gelmesi suretiyle oluştuğu için bu edimlerden her biri ayrı bir sözleşme konusu olabilmektedir. Doktrinde, tıbbi müdahale ve hastane bakımının vekalet, eser ve hizmet sözleşmesinin; barındırmanın kira sözleşmesinin, uygulanan ilaçların satın alınmasının satım sözleşmesinin konusunu oluşturacağı yönünde görüşler ileri sürülmektedir.

Uygulamadaki baskın görüş, hasta ile hekim arasındaki sözleşmenin vekalet sözleşmesi olduğu, hasta ile özel hastane işleticisi arasındaki sözleşmede ise sözleşmenin asıl edimini oluşturan tıbbi tedavi ediminin ait olduğu tip olan vekalet sözleşmesi hükümlerine tabi tutulması, bununla birlikte tali edimler bakımından tipik sözleşme hükümlerinin de niteliklerine uygun düştüğü oranda kıyasen uygulanabileceği yönündedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.10.2009 tarih ve 13-393/452 sayılı kararında bu hususta, ‘‘… Türk hukukunda hastaneye kabul sözleşmesinin, asıl edimi oluşturan tedavi ediminin ait olduğu tip, yani vekalet sözleşmesi hükümlerine tabi tutulması, ancak diğer yükümlülüklere ilişkin tipik sözleşme hükümlerinin de niteliklerine uygun düştüğü oranda kıyasen uygulanması amaca elverişli olacaktır…’’ denilmiştir.  [9] Uygulamada pek çok Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi kararında da bu karar ışığında ve bu karardaki bazı ifadelere birebir yer verilmek suretiyle hüküm tesis edildiği görülmektedir.

Hastaneye kabul sözleşmelerinde vekalet sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiğine ilişkin yukarıda anılan Hukuk Genel Kurulu kararında, bir başka Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararına atıfla ( YGHK. 11.12.2002 tarih ve 2002-13/1011E. – 1047 K. sayılı. ) şu tespit yapılmıştır:

‘‘… Nitekim aynı ilke HGK’nın… sayılı ilamının gerekçesinde de ; ‘ Gerçekten de BK’nın 386/2. ( TBK Md. 502. ) madde hükmü uyarınca, diğer iş görme sözleşmelerine tabi olmayan işlerde vekalet hükümleri geçerlidir.

Somut olayda olduğu gibi, özel hastane ile hasta arasındaki uyuşmazlıkların vekalet sözleşmesine ilişkin hukuksal düzenlemelere göre çözümlenmesi gerektiği konusunda, öğreti ve Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulaması arasında paralellik bulunmaktadır…( Yargıtay 13. HD.’nin 4.3.1994 gün ve 1994/8557-238 sayılı kararı ve aynı doğrultudaki birçok başka karar.) denilmek suretiyle benimsenmiştir…’’

Bu halde uygulamada, gerek sözleşmenin asli edimi olan, tedavi ediminin vekalet sözleşmesine tabi olması gerekse Türk Borçlar Kanunu’nun 502. Md. hükmü uyarınca yasada düzenlenmeyen iş görme sözleşmelerinin vekalet sözleşmesi hükümlerine tabi olacağı yönündeki iki gerekçe ile hastaneye kabul sözleşmelerine vekalet sözleşmesi hükümlerinin uygulanacağının kabul edildiği söylenebilecektir.

Hastaneye kabul sözleşmesi, yatırılarak tedavisi yapılan hastalar bakımından söz konusudur. Ayakta tedavisi yapılan hastalarla hastane arasında hastaneye kabul sözleşmesi yapılamaz.[10] Hastaneye kabul sözleşmelerinde tıbbi hizmetler dışındaki diğer hastane hizmetlerinin sorumluluğu daima hastane işleticisine aittir. Buna karşın tıbbi hizmetlere ilişkin sorumluluk, sözleşmenin niteliğine göre bazen sadece işleticiye bazen hekime, bazense hem işleticiye hem hekime ait olacaktır.

C. HASTANEYE KABUL SÖZLEŞMESİ TÜRLERİ

Hastaneye kabul sözleşmesi; ‘ Hastaneye Tam Kabul Sözleşmesi ’ ve ‘ Bölünmüş Hastaneye Kabul Sözleşmesi ’ şeklinde ikiye ayrılmakta ve hastaneye tam kabul sözleşmesi de hasta ile hekim arasında bir sözleşme olup olmamasına göre ikiye ayrılarak ‘hekimlik sözleşmesi olmaksızın hastaneye tam kabul sözleşmesi’ ile ‘ hekimlik sözleşmesi ilaveli hastaneye tam kabul sözleşmesi ’ adlarını almaktadır.

1. HASTANEYE TAM KABUL SÖZLEŞMESİ

Hastanın tedavi için doğrudan hastaneye başvurması üzerine kurulan sözleşmede, tıbbi müdahale ve tedaviyle birlikte, hastane bakım hizmetlerinin de içinde olduğu tüm hizmetler hastane işleticisine aittir. Bu tür sözleşmeye ‘hastaneye tam kabul sözleşmesi’ denilmektedir. Hastane işleticisi yükümlülüklerini kendi çalışanı konumundaki hekimler ve diğer sağlık personeli aracılığı ile yerine getirmektedir. Bu kapsamda hastane, kendi çalışanı olan hekim eliyle tıbbi tedavi yürütebileceği gibi, dışarıdan hekim getirmekte de serbesttir ve daha önemlisi, hasta herhangi bir hekim seçmeksizin hastaneye başvurduğu takdirde hastane, hekimi bizzat seçme hakkına da sahiptir.[11]

Bu tür hastaneye kabul sözleşmelerinde, hastane işleteni sağlık yardımına ilişkin tüm edimleri ( tıbbi tedavi, barındırma, yedirip içirme ve benzeri ) üstlenmiştir. [12] Bir başka deyişle bu sözleşme türünde hastane işleticisi, tıbbi tedavi ve müdahale hizmetlerinin yanı sıra hastanın barındırılması, yani konaklaması, beslenmesi gibi diğer hizmetleri de üstlenmiştir. Bu nedenle bu hastane işleticisi, gerek tedavi hizmetleri gerekse anılan hastane bakım hizmetleri nedeniyle doğacak zararlardan hastaya karşı sorumludur.

Bu sözleşmede taraflar hastane ile hasta olduğu ve hekim sözleşmenin tarafı olmadığı için hastane işleteni tarafından çalıştırılan hekim ve diğer sağlık personeli TBK. Md. 116. gereği ifa yardımcısı konumundadır. Hastane işleteni, ifa yardımcılarının hastaya karşı olan tüm yükümlülüklerinin yerine getirmelerinden sorumludur.

Bununla birlikte, tam hastaneye kabul sözleşmesinde hekim, sözleşmeye taraf olmayıp ifa yardımcısı konumunda olduğundan ve hastayla arasında herhangi bir sözleşme bulunmadığından, şartlarının mevcut olması halinde hekime karşı haksız fiil sorumluluğuna dayanmak da mümkündür. [13]

1.a. Hekimlik Sözleşmesi Olmadan Hastaneye Tam Kabul Sözleşmesi:

Hastaneye tam kabul sözleşmesi, hastanın hastaneye başvurarak işletenin ifa yardımcısı olan bir hekimin tedavi yardımını kabul etmesi anında kurulmaktadır. [14]Bu şekilde kurulan sözleşme ilişkisi hekimlik sözleşmesi olmadan hastaneye tam kabul sözleşmesini oluşturur.

1.b. Hekimlik Sözleşmesi İlaveli Hastaneye Tam Kabul Sözleşmesi:

Hastanın hem hekim hem hastane ile sözleşme ilişkisine girdiği durumda hekimlik sözleşmesi ilaveli hastaneye tam kabul sözleşmesi söz konusu olacaktır. Buna göre, hasta tıbbi müdahale konusunda hem hekim hem hastane ile sözleşme yapmaktadır. Hastane işleteni hastanın tedavisinin yanı sıra diğer hastane hizmetleri edimini de üstlenmekte, tıbbi müdahale edimi hastane işleticisinin yanında hekim tarafından da ayrı bir sözleşme ile üstlenilmektedir.

Hekimlik sözleşmesi ilaveli hastaneye tam kabul sözleşmesinde, hekimlik sözleşmesi hastanedeki bir hekimle yapılabileceği gibi, hastane dışından bir hekimle de yapılabilir.

2. BÖLÜNMÜŞ HASTANEYE KABUL SÖZLEŞMESİ

Özel hastane işleticisi ile hasta arasındaki ikinci tür sözleşme olan ‘bölünmüş hastaneye kabul sözleşmesinde’ ise, hastanın tarafı olduğu iki sözleşme söz konusudur. Bunlardan birincisi, hastane işleticisi ile barınma, yedirip içirme ve diğer bakım hizmetleri için yapılmış olan ‘ hastaneye kabul sözleşmesi’, ikincisi ise, hekim ile yapılan ‘ hekimlik sözleşmesi’ dir. Burada önemli olan husus, tıbbi müdahale ediminin yalnızca hekim tarafından üstlenilmiş olmasıdır. Hastane işleticisi ise, tedavi dışındaki hastane bakımı edimini, bir tür özellikli otel hizmetlerini üstlenmektedir. Hastanın tedavi edimine ilişkin taleplerinin muhatabı hekimdir ve tam hastaneye kabul sözleşmesinden farklı olarak hekim burada ifa yardımcısı konumunda değildir. Zira hasta ile arasındaki hekimlik sözleşmesinden doğan borcunu ifa etmektedir. [15] Bu nedenle hekimin hastaya verdiği zarardan hekim vekalet sözleşmesi kapsamında, hastane ise özen yükümlülüklerini ihlal etmesi halinde, bölünmüş hastane kabul sözleşmesi nedeniyle sorumludur.

Bu sözleşme türünde, tıbbi müdahale hizmeti veren hekim hastaneden bağımsız olarak serbest çalışan hekim de olabilir. Bu yöntemde hasta, tıbbi müdahalenin bütünüyle hekim tarafından gerçekleştirilip organize edilmesini istemekte fakat bir taraftan da kendisine yapılacak tıbbi müdahalenin hastane ortamında yapılması gerekeceğinden ve hekim bu hizmetleri kendisi sağlayamayacağından her türlü hastane bakımının yapılması için hastane işleticisi ile hastaneye kabul sözleşmesi yapılmaktadır.

Hastaneye bölünmüş kabul sözleşmesinin söz konusu olduğu durumlarda, hatalı tıbbi müdahale için hastane değil, hekimin dava edileceğine ilişkin Yargıtay 13. H.D.’nin 13.04.2006 gün ve 905/5549 sayılı bir kararında, ‘‘ … Davalı doktorun davalı hastanede görev yapmadığı, sadece bir geceliğine hastane odasını ücret karşılığı kullandığı ve doktorun müessir fiil olduğu kabul edilen eyleminden doğan zarar ile hastanenin eylemi arasında illiyet bağının ve davacı ile sözleşme ilişkisinin bulunmadığı, bu nedenle hastanenin de zarardan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı gözetilerek, davalı hastane hakkındaki davanın reddedilmesi gerekir…’’ denilmek suretiyle bölünmüş hastaneye kabul sözleşmesinde tıbbi tedaviye ilişkin hastanın  hastaneye sorumluluk yükleyemeyeceği değerlendirilmesi yapılmıştır.

Bu halde hastanenin sözleşme sorumluluğu bulunmasa da sorumluluğun haksız fiil çerçevesinde incelenmesi gerekecektir. Bu hususta, çok kısaca, hastanenin özen borcu gereği yine de sorumlu olabileceğine ilişkin aksi yönde de karar mevcuttur. [16]

ÖZEL HASTANE KABUL SÖZLEŞMESİNDE TARAFLARIN HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ

Hastanın temel edimi ücret ödemedir. Bunun dışında, hekimin talimatlarına ve hastanedeki iç düzene uyma, tıbbi tedavi için kendisinden istenen bilgileri doğru verme gibi yükümlülükleri de bulunmaktadır. Hastane işleticisinin hastaneye kabul sözleşmesinden doğan yükümlülükleri, tedavi etme yükümlülüğü, aydınlatma ve rıza alma yükümlülüğü, sadakat ve özen gösterme yükümlülüğü, hastane bakımı sağlama yükümlülüğü ile kayıt tutma ve sır saklama yükümlüğü şeklindedir.

Bu yükümlülüklerin hasta bakımından karşılığını oluşturan ve Hasta Hakları Yönetmeliği’nde düzenlenen hasta hakları ise rıza gösterme, aydınlatılma, tıbbi özen gösterilmesini isteme, bilgi isteme, kayıtları inceleme, özel hayatın gizliliğine saygı, onuru ile ölme, sağlık personelini seçme ve değiştirme, tıbbi gereklere uygun teşhis, bakım ve tedavi hakkı şeklinde sayılabilir.

ÖZEL HASTANENİN HUKUKİ SORUMLULUĞU

A. Genel Olarak Sözleşmenin İhlali ve Sorumluluk

Sözleşmeye aykırı hareket etmek suretiyle diğer tarafa zarar veren borçlu, bu zarardan sorumlu olacaktır. Nitekim TBK. Md.112. uyarınca, borç ifa edilemez ise borçlu kusursuzluğunu ispata etmedikçe doğan zarardan sorumludur. Sorumluluktan kurtulmak isteyen taraf kusursuzluğunu ispatlamalıdır. [17] Buna göre hasta kusuru ispatla yükümlü değildir.

Sözleşmeye aykırılıktan bahsedebilmek ve buna dair sorumluluğa dayanabilmek için öncelikle geçerli bir sözleşme kurulmuş olmalı, borçlu kusurlu bir davranışla sözleşmeyle üstlendiği edimlerden birini veya birkaçını ihlal etmiş olmalı, karşı yan bu ihlalden zarar görmüş olmalı ve zarar ile ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. TBK Md. 506/2 ve 506/3 uyarınca vekilin üstlendiği iş ve hizmetleri, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlü olduğu, özen borcundan doğan sorumluluğun belirlenmesinde, basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranışın esas alınacağı düzenlenmiştir.

Özel hastanenin de bu yönde sorumluluğu olacağı açıktır. Özel hastanenin göstermesi gereken dikkat ve özen, aynı alanda faaliyet gösteren ortalama bir özel hastaneden beklenen standartlara göre ölçülmeli ve esas kriter tıp bilimi ve uygulamasının öngördüğü kurallara uyulup uyulmadığı olmalıdır. [18] Bir başka ifadeyle özen borcunun belirlenmesinde tıbbi standartlara uygunluk hususu temel kriterlerden biri olacaktır.

Tam hastaneye kabul sözleşmesinde özel hastanenin asli yükümlülükleri tıbbi teşhis, tedavi ve hastane bakımıdır. Bunlar dışındaki yükümlülükler ifaya yardımcı olan yan yükümlülükler olduğu için, asli yükümlülükler dışındaki yükümlülüklerin ihlali halinde hasta, ifa talepli dava açamayacak, yalnızca ihlal nedeniyle görmüş olduğu zararın tazminini isteyebilecektir. [19]

Özel hastanenin, sır saklama kayda geçirme gibi yükümlülükleri tedavi bittikten sonra da devam edecektir. Hastane bakım hizmetlerinin ya da tıbbi tedavi yükümlülüğünün ihlalinden kaynaklanan hastane ya da hekimin ya da her ikisinin birden hastaya zarar vermesi halinde malpraktis diye tabi edilen tıbbi uygulama hatası vücut bulacak olup uygulamada bu kapsamda kabul edilebilecek, en çok karşılaşılan yükümlülük ihlali ise aydınlatma yükümlülüğünün ihlalidir.

B. 6502 SAYILI TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDAKİ KANUN KAPSAMINDA SORUMLULUK :

6502 sayılı TKHK. Md.3.’te tüketici ve tüketici işlemi kavramlarının genel tanımları yapılmıştır. Buna göre, hastanın herhangi biri ticari ya da mesleki amaç gütmeksizin tedavi olmak amacıyla özel hastaneye başvurduğu ve özel hastanenin de hizmet sunduğu, temelini vekalet veya eser sözleşmesinden alan tıbbi tedavi sözleşmeleri tüketici işlemi olarak kabul edilmiştir. Ayıplı hizmet 6502 sayılı TKHK. Md. 13’te düzenlenmiştir.

Hastaneye kabul sözleşmesi bakımından, tıbbi teşhis ve tedavinin tıbbi standartlara aykırı olması halinde malpraktis ve özen yükümlülüğünün ihlali gündeme gelecek, yapılan düzenleme ile bu halin tüketici hukukundaki karşılığı da ayıplı hizmet olacaktır.

Doktrinde, tüketici hukukundaki ayıp hükümlerinin sonuç taahhüdü içeren ve ancak mal ile ilgili hizmetleri konu alan sözleşmelere uygulanabileceği, hastaların tıbbi tedavi ve bakımın üstlenildiği hastaneye kabul sözleşmelerinin buna uygun olmadığı, bu sözleşmelerde de ayıptan değil, ancak ve ancak özen yükümlülüğünün  ihlalinin söz konusu olabileceği, bu nedenle de genel hükümlerin uygulanması gerektiği ileri sürülmekteyse de 6502 sayılı kanun ile yapılan değişikliğin ardından yapılan tüketici ve tüketici işlemi tanımları sebebiyle hastaların ve özel hastanenin sunduğu hizmetlerin de bu kanuna tabi olacağı tartışmasız hale gelmiş ve nitekim uygulamada da Tüketici Mahkemeleri bu uyuşmazlıklara bakmaya başlamıştır. [20] Bununla birlikte, haksız fiil veya vekaletsiz iş görme gibi durumlar için genel hükümlere tabi olunması esastır. [21]

C. HASTANEYE KABUL SÖZLEŞMELERİNE DAYALI SORUMLULUK:

1. Hastaneye Tam Kabul Sözleşmesinde İşletenin Sorumluluğu

Hastane kabul sözleşmesinde, hastane işletenin hastaya karşı üstlendiği asli tıbbi borcu tıbbi standartlara uygun bir tedavide bulunmak ve hastane bakımını sağlamaktır. Sözleşmenin konusu eser ise, tıbbi eserin ortaya konulması ve hastane bakımı şeklinde bir asli borç söz konusu olacaktır. Başka bir ifadeyle, tedavi sözleşmesinde ( vekalet sözleşmesi) herhangi bir sonuç taahhüdünde bulunulmazken eser sözleşmesinde bir sonuç sözü verilerek belirlenen bir neticenin oluşması edimi üstlenilmektedir. Yan yükümlülüklerin ise yukarıda anıldığı gibi, sadakat ve özen yükümlülüğü, hastayı aydınlatma ve hastanın rızasını alma yükümlülüğü, hastanın mahremiyetini, kişisel verilerini koruma yükümlülüğü, kayıt tutma gibi yükümlülükler olduğu söylenebilecektir.

Asli edim ifa edildiği halde, yan yükümlülüklerinden birinin ya da birkaçının ihlali ile hastanın zarar görmesi halinde, hastanın sözleşmenin ihlaline dayalı olarak tazminat talep etmesi mümkün olabilecektir. Hastanın tedavisinin başarıyla tamamlanmasına karşın, hastanın özel hayatının gizliliğinin ihlaline yol açan bir fiil gerçekleşmişse, fiili gerçekleştiren personelin haksız fiil nedeniyle hastanenin ise sözleşmenin ihmali nedeniyle tazminat sorumluluğu söz konusu olacaktır.

Hastaneye tam kabul sözleşmesinin söz konusu olduğu durumlarda, hastane işleten tedavi edimiyle birlikte hastane bakım hizmetlerini de üstlendiği için her iki edim yükümlülüğünden dolayı TBK.’nun 112. Maddesi uyarınca hastaya karşı hekimle birlikte mütelsilen sorumlu olacaktır. Hekimlik sözleşmesi ekli değilse tam kabul sözleşmesinde hekimle hasta arasında sözleşme ilişkisi kurulmamaktadır.

Bu halde zarara uğrayan hasta, kusuru halinde hekim ya da hemşireye karşı – kusurlu fiilin haksız niteliğinde olması durumunda- haksız fiil nedeniyle tazminat talebinde bulunabilirse de sözleşmeye aykırılık nedeniyle tazminat talebinde bulunamaz, hekim de hastadan ücret isteyemez. Bununla birlikte, tıbbi müdahale nedeniyle zarar gören hasta, hastane işletenin ifa yardımcıları olan hekim ya da hemşirenin kusuru nedeniyle hastane işletene karşı sözleşmeye aykırılık nedeniyle zararın tazmini talebinde bulunabilir.

Hastane işleten, hastaneye tam kabul sözleşmesi kapsamında hastanın tedavisi için hastanede çalışmayan bir hekimi de davet edebilir. Bu halde hekim hastanedeki tedaviye katkı sunmak şeklinde katıldığında, TBK Md. 116. uyarınca artık işletenin ifa yardımcısı durumunda olacaktır. Bununla birlikte, tedavi tümüyle dışarıdan getirilen  bir hekim üstlenmişse işleten ile bu hekim arasında TBK. 507. madde hükmü uyarınca vekil- alt vekil ilişkisi söz konusu olacaktır.

Hastaneye kabul sözleşmesinin hekimlik ilaveli türünde, hastane işleticisi hastane dışından bir sözleşmeli hekimle de tedaviyi gerçekleştirebilir. Uygulamada önemli ameliyatlarda bu yöntem sıklıkla uygulanabilmektedir. Buna göre, bu tür sözleşme ilişkisinde hastane işleteni tedavi ve bakım hizmetlerinin tamamından sorumlu iken hekim tedavi/hekimlik sözleşmesinden sorumlu olacak, dolayısıyla hem hekim hem hastane işleteni tıbbi müdahale hususunda TBK. 112. ve 511. Maddeleriyle birlikte sorumlu olacaktır. Hastane bakım hizmetlerinde belirecek kusurda ise hekim sorumlu olmayıp hastane işleteni, hastaneye tam kabul sözleşmesi uyarınca sorumludur. Bu sözleşme türünden olmayıp yukarıda anıldığı gibi, hastanede çalışıp tedaviye katılan hekimin durumunda bakım hizmetlerindeki kusurdan ise – hekim ile hasta arasında bir sözleşme bulunmadığından- hekimin sorumluluğu haksız fiil hükümlerine göre olabilecektir. Bu hekimin sözleşmeyi ihlal eden kusurları nedeniyle şüphesiz işleten de sorumlu olacaktır.

Hastaneye tam kabul sözleşmesinin hekimlik ilaveli türünde, hekim ve işletenin birlikte aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Hastanenin geçerli bir aydınlatma sistemi kurması beklenirken hekimin de tedavisi hususunda hastayı bizzat aydınlatması gerekmektedir.   Hastanın tedavisi sırasında gördüğü zararı ispatlaması zorunlu değildir. TBK..’nın 112. Madde uyarınca işleten aleyhine sözleşmeye dayalı kusur karinesi kabul edilmiş, ispat yükü ters çevrilmiştir. Hasta yalnızca tedavi (hastaneye kabul) sözleşmesi nedeniyle zarar gördüğünü, başka deyişle tedavi girişimi ile zararı arasındaki illiyet bağını ispat etmekle yükümlüdür.  [22]

Bu halde hastane işletenin sorumluluktan kurtulabilmesi için yalnızca personelinin kusurunun bulunmadığını değil, işleten olarak da kusurun ( organizasyon kusuru) bulunmadığını ispatı gerekmektedir.

2. Bölünmüş Hastaneye Kabul Sözleşmesinde İşletenin Sorumluluğu:

Bu sözleşme türünde hastane işletenin sorumluluğu yalnızca hastane bakım hizmetlerinin ihlalinden doğan sorumluluktur. Bu sözleşme türünde, hastane içinden veya dışarıdan bir hekim tedavi edimini üstelendiği için hekim ile hasta arasında hekimlik sözleşmesi gereği tıbbi müdahaledeki tıbbi standartlara uygun özenden vekalet sözleşmesi uyarınca hekim sorumlu olacak olup bakım hizmetlerinin ihlalinde hekimin herhangi bir hukuki sorumluluğu bulunmayacaktır. Hastane dışından bir hekimin hastanedeki tedavisine hastane içinden de personel katılması söz konusu olduğunda, hekimin ifa yardımcısı konumundaki bu personelin kusurundan TBK 112. ve. 116. Madde uyarınca hekim sorumlu tutulabilecektir. Hastane işleteni yalnızca bakım hizmetlerinden sorumlu olmakla birlikte, hastanenin kendi personelinin de tedavi hizmetine katılımı sonucu oluşabilecek personeli kusuru halinde, hastane işletenin hem sözleşme gereği sorumluluğu, hem 116 gereği ifa yardımcılarının fiilinden dolayı sorumluluğu hem de TBK. 66 uyarınca adam çalıştıranın sorumluluğu bakımından hastaya karşı sorumluluğu söz konusu olabilecektir.

Hastane işleteni bölünmüş hastaneye kabul sözleşmesinde tedavi için gerekli ortamı ve olanakları hazırlayıp hekimin ve hastanın tedavi süresince bu olanaklardan yararlanması için üstlendiği yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde ise organizasyon yükümlülüğünün ihlali söz konusu olacaktır. Bu yükümlülüklerin en önemlilerinden biri aydınlatma yükümlülüğünün hekim tarafından yerine getirilebilmesi için hastane işleteninin bu hususa ilişkin sistemi gereği gibi kurmasına ilişkindir. Yargıtay bir kararında, aydınlatma yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmemesinde hem hekimin hem de hastanenin sorumlu olacağına hükmetmiştir. [23]

Hastane işleteninin organizasyon kusuruna ilişkin bir başka önemli karar da çalışmamızın ilk bölümünde de bahsi geçen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.10.2009 günlü ve 2009/13-393-2009452 K. sayılı kararıdır. Buna göre karar ile hastaneye kabul sözleşmesinde hastane işleticisinin hekim dahil tüm hastane personelinin seçimi, denetlenmesi ve organizasyona ilişkin görevlerini gereği gibi yerine getirilmesi gerekliliğine işaret edilerek bu yükümlülüğün de hastanenin eşli edimlerinden olduğu değerlendirilmiştir.

Özel hastanelerde gerçekleşen tıbbi müdahalelerden dolayı sorumluluk kural olarak tıbbi müdahaleyi gerçekleştiren sağlık personelindedir. Buna karşın hastane de çalıştırdığı personelin seçiminde gerekli özeni göstermemesi halinde sorumlu tutulabilir. [24]

Yargıtay bir başka kararında, hekimlerin kusurlu olduğu bir olayda hastanenin de istihdam eden sıfatıyla sorumlu olacağını belirtmiştir. Buna göre Hukuk Genel Kurulu’nun 11.12.2002, 13-1011/1047 sayılı kararında: ‘‘… Adli Tıp Genel Kurulu raporuna göre anılan doktorların olayda 5/8 oranında kusurlu bulundukları, diğer davalı hastanenin de istihdam eden sıfatıyla BK.55. ( TBK. 66 Md.) maddesi hükmünce sorumlu olduğu)…’’ değerlendirilmiştir. Aynı kararda, ‘‘… Kurtuluş kanıtı getirememesi davalı hastanenin de yukarıda açıklanan kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince sorumlu olduğunu kabulü gerekir…’’ tespiti yapılmıştır.  Yine 13. HD. 07.07.2006, 6143/1224 sayılı kararda da ‘‘… TBK. 66’da hükme bağlanan adam çalıştıranın sorumluluğu bir olağan sebep sorumluluğu halidir ve bu nedenle bu sorumluluğun gerçekleşmesi için kusur şart değildir…’’ denilerek, TBK 66. Md. uyarınca sorumluluğa işaret edilmiştir.

SÖZLEŞMENİN İHLALİ HALİNDE HASTANIN BAŞVURABİLECEĞİ HUKUKİ YOLLAR:

Sözleşmenin ihlali halinde hastanın, aynen ifa, tazminat ve sözleşmeden dönme hakları söz konusu olur.

AYNEN İFAYI TALEP

Özel hastane işleticisinin hastaneye kabul sözleşmesi ile üstlendiği edimi yerine getirmediği hallerde, örneğin acil olmayan bir ameliyatın ( burun ameliyatı gibi ) kararlaştırılan tarihte gerçekleşmemesi durumunda hasta sözleşmenin ifası için hastaneye ifa davası açabilecektir. Ancak bu düzenlemenin uygulamada işlevselliği pek mümkün gözükmemektedir. Nitekim çoğu zaman hastanın sağlığı açısından gecikmenin zarar yaratabilmesi ve tedavinin uzamasına neden olacağından bu yola başvurmak tercih edilmemektedir. Nitekim bu yolda, yalnızca tedavi sürecinin aksaması sakıncası değil, hasta ile hekim/hastane işleteni arasındaki güven ilişkisi se sarsılacağından uygulamada genellikle hastaların diğer hakları kullandığı görülmektedir.

TAZMİNAT DAVASI

Tıbbi müdahale ya da tedavi sürecinde kusurlu eylemler söz konusu olabildiği için hastane işleteni/hekim bakımından tazminat borcu doğabilmektedir.

Bu sözleşme bakımından tazminat talepleri TBK. Md. 112. ve TBK. Md. 116. Hükümlerine dayanabilecektir. TBK. Md. 112. uyarınca tazminat koşullarının doğabilmesi için borçlunun kusurlu olması gerekmektedir. Ancak yukarıda daha detaylı olarak anıldığı gibi, kusur bakımından alacaklı lehine bir karine öngörülerek ispat külfeti ters çevrilmiştir; kusurlu olmadığını ispat etmesi gereken hastane işleteni olmaktadır.

Sorumluluğun TBK Md. 116.’ya dayandığı hallerde de tazminat koşulları TBK. Md. 112’deki şartlara göre olacak, ancak farklı olarak burada kusursuz sorumluluk söz konusu olacaktır. Keza bu halde tazminat sorumluluğu için ne hastane işleteninin ne de ifa yardımcısını kusurlu olması şart değildir, doğan zarar tazmin edilmelidir. TBK. 116. Md. uyarınca, borç bizzat borçlu tarafından da ifa edilse idi aynı sonuç doğacak ve zarara yol açan fiilde borçlu kusurlu sayılmayacak idiyse, sırf bir yardımcıya başvurdu diye sorumlu tutulması için de bir neden olmayacağından borçlu bu durumun ispati ile borçtan kurutulabilir.

Sözleşmeye aykırılık halinde sorumluluğun doğduğu hallerde zarara uğrayan hasta veya ölümü halinde yakınları, maddi ve manevi tazminat talep edebilecektir.

Maddi Tazminatta Zararın Kapsamı:

Tıbbi müdahaleden doğan maddi zararlar hastanın sağ olup olmamasına göre bedensel zarar ve ölüm halinde uğranılan zararlar olarak iki şekilde karşımıza çıkmaktadır.

Bedensel Zararlar, TBK. Md. 54’te belirtildiği üzere tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar vs. şeklinde olup bunlar tadadidir; somut olay ve koşullara göre belirlenebilecek bir kısım zararlar tazminat hesabında değerlendirme konusu yapılabilecektir.

Ölüm halinde uğranılan zararlar ise TBK. 53’de belirtildiği üzere ölümün hemen gerçekleşmesi veya daha sonra gerçeklemesi halinde değişiklik göstermekte, ölümün hemen gerçekleşmesi halinde cenaze giderleri ve destekten yoksun kalma tazminatı iken ölümün hemen gerçekleşmemesi halinde bu zarar kalemlerine tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar da girmektedir. Tazminat talebinde bulunabilecek kişi, vücut bütünlüğünün ihlali halinde zarar görenin kendisi iken ölüm halinde ölenin yakınlarıdır.[25] Bu hususta, destekten yoksun kalma tazminatında ölenin yakınları ifadesinin mirasçılık sıfatı ile ilgisi bulunmamaktadır.

Destekten yoksun kalma tazminatı, destek verenin gelir ve yardımından yoksun kalınması nedeniyle bundan mahrum kalanın şahsında tanımış bir haktır. Maddi tazminat davası, uygulamada, HMK 107. Md. uyarınca belirsiz alacak davası şeklinde talep edilebilmektedir. Keza, tazminata konu olabilecek zarar kalemlerinin çoğu zaman yargılama aşamasında, hatta bazı durumlarda tedavinin devam ediyor olması halinde yargılamanın sonuçlanmasından sonra dahi belirlenmesi söz konusu olabilmektedir. Hükümden sonraki halleder TBK Md. 75. Uyarınca, hakim kararı kesinleşme tarihinden itibaren 2 yıl içinde konuyu inceleme ve tazminat hükmünü değiştirme yetkisini saklı tutabilir.

Manevi Tazminatta Zararın Kapsamı:

Hastaneye kabul sözleşmesin çerçevesinde meydana gelen manevi zarar hastanın vücut bütünlüğünün ihlali ya da ölümü halinde söz konusu olabilmektedir.

a. Bedensel Zarar Halinde Manevi Tazminat

TBK. Md.56. uyarınca açılabilecek manevi tazminat davasında, hatalı tıbbı müdahale sonucu hastanın vücut bütünlüğünün ihlal edilmesi halinde hastanın ve/veya yakınlarının çekmiş olduğu ruhsal acı, elem ve ıstırabın ödenecek bedel ile tazmini istenir. Bedensel bütünlüğün ihlalinde uğranılan bedensel zararın ağır nitelikte olması halinde, TBK. Md. 56/f2’ye göre hastanın yanı sıra yakınları da manevi tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu hakka sahip olabilmek için zarar görenin yakını olmak yeterli olup onunla mirasçı ya da akraba olmak gerekmemektedir. [26]

b. Ölüm Halinde Manevi Tazminat

Hatalı tıbbı müdahale sonucu hastanın ölmesi üzerine, ölenin yakınları, çekmiş oldukları ruhsal acı, elem ve ıstırap nedeniyle TBK Md. 56/2f. uyarınca manevi tazminat talep edebilecektir. Bu hakka sahip olabilmek için ölenin mirasçısı olma zorunluluğu bulunmaktadır.

Maddi tazminatın aksine manevi tazminatın bölünemezliği gereği manevi tazminat talepleri hak ve nesafet kurallarına uygun olarak yargılamanın başında net olarak belirlenerek buna göre tek seferde talep edilmelidir.

SÖZLEŞMEDEN DÖNME:

Hastaneye kabul sözleşmesinin akdedildiği hallerde, borçlunun temerrüdü, ifa güçsüzlüğü gibi hakkı tehlikeye düşen tarafa TBK Md. 98/2, Md. 125/2, Md. 110 ve Md.111.gereğince edimin ifa edilmemesi ve diğer şartların da bulunması halinde sözleşmeden dönme hakkı bulunmaktadır. Gerçekten de hastaneye kabul sözleşmesinin akdedildiği ve özel hastane işleticisinin ifadan kaçındığı hallerde – diğer şartların bulunması durumunda- hasta, sözleşmeden dönerek başka bir hastane işleticisi ile aynı nitelikte bir sözleşme yapıp istediği sağlık hizmetini alabilecektir. [27]

ÖZEL HASTANE KABUL SÖZLEŞMESİNİN SONLANMASI

Hasta dilediği zaman taburcu olmayı talep ederek sözleşmeyi sonlandırabilir. Bununla birlikte, hastane işleticisinin, taburcu olmasının hasta açısından sağlık sorununa yol açabileceği kanaati taşıması halinde hastayı taburcu olmaması hususunda uyarma borcu bulunmaktadır. Hastane işleticisi ise, haklı nedenlerin varlığı halinde ve hastanın sağlığını olumsuz bir zamanda olmamak kaydıyla hastayı taburcu ederek sözleşmeyi sonlandırabilir. Sözleşmenin ifa ile sona ermesinin yanı sıra, azil, istifa, ölüm ve ehliyetsizlik ve iflasla da sona ermesi mümkündür.

GENEL DEĞERLENDİRME

Hastaneye kabul sözleşmesinin tıbbi müdahale ve ücret olmak üzere iki temel unsuru olduğu söylenebilecektir. Tıbbi müdahale, tıp mesleğini icraya yetkili kimseler tarafından bir hastalığın veya rahatsızlığın önlenmesine, iyileştirilmesine ya da hafifletilmesine yönelik olarak yapılan ve tıp biliminin sınırları içinde kalan faaliyetleri kapsamaktadır. Tıbbi müdahalede bulunmak kişinin yaşam, sağlık ve kişilik haklarıyla yakından ilgilidir ve hukuka uygun bir tıbbi müdahaleden bahsedebilmek için; yetkili bir kişi tarafından kanunda öngörülen amaçlara yönelik olarak ve hastanın bilgilendirilip rızası alınarak, tıbbi standartlara uygun bir şekilde yapılması gerekmektedir. Aksi halde yapılan müdahale hukuka aykırı olacak ve hastanın haklarının ihlaline yol açacaktır. Hastaneye kabul sözleşmesinin, hukukumuzda özel olarak düzenlenmiş sözleşme tiplerinden biri olmaması ve birçok sözleşme tipine özgü edimleri bünyesinde barındırması nedeniyle hukuki niteliği tartışmalı hale gelmektedir. Bu hususta doktrinde ve Yargıtay ile Bölge Adliye Mahkemesi içtihatlarında baskın görüş, hastaneye kabul sözleşmesinin karma sözleşme olduğu ve temel edim vekalet sözleşmesine ait olduğundan vekalet sözleşmesine ilişkin hükümlerin uygulama alanı bulacağı, tali edimler bakımından ise tipik sözleşme hükümlerinin de niteliklerine uygun düştüğü oranda kıyasen uygulanabileceği yönündedir. Doktrinde azınlık görüşte, hastaneye kabul sözleşmelerinin    ‘kombine sözleşmeler’ ya da ‘ bileşik sözleşmeler ’ olduğuna dair de görüşler bulunmaktaysa da anıldığı gibi ağırlıklı görüş, sözleşmenin vekalet unsurlarını ağırlıklı olarak bünyesinde barındıran karma sözleşme olduğu yolundadır. Tarafların hak ve borçları ile ihlal halinde sorumluluk ise hastaneye kabul sözleşmesinin her biri türüne göre farklılık göstermektedir.

Av. Gizem Duygu ÖCALAN, LL.M.

KAYNAKÇA

AKKANAT, Halil, Hastaneye Kabul Sözleşmesinin Görünüm Tarzları ve Sorumluluk Düzeni, Seçkin Yayınları, Ankara 2006

ARAL, Fahrettin, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, s.118, Yetkin Yay., Ankara 2018

AYAN, AYAN, Mehmet, Tıbbi Müdahaleden Doğan Hukuki Sorumluluk, Kazancı Kitap Ticaret A.Ş., Ankara, 1991

CANDAŞ ŞAHİN, Gökçe, Tam Hastaneye Kabul Sözleşmesi Kapsamında Özel Hastanenin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Yüksek Lisans Programı, Yüksek Lisans Tezi, 2019

DURAK, Yasemin, Hastaneye Tam Kabul Sözleşmesi, Tıp Hukuku Dergisi, 2014

EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Yetkin Yayınları, Ankara 2018,

GÖKCAN, Hasan Tahsin, Tıbbi Yardım ve Müdahaleden Doğan Hukuki Sorumluluk, Seçkin 2022

GÖZPINAR KARAN, Gülşah, Özel Hastanelerin Hukuki Sorumluluğu, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2015

HAKERİ, HAKAN Tıp Hukuku, Seçkin 2021, s.970

HATIRNAZ, Erol, ÖzeL Hastanelerin Hukuki Sorumluluğu ve Hasta Hakları, Seçkin Yayınları, Ankara, 2015,

KILIÇOĞLU, Ahmet, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Turhan Kitabevi, Ankara 2018

OĞUZMAN, Kemal/ ÖZ Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2016

PETEK, Hasan, Sağlık Hukuku, s.109, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2014

YILMAZ, Yasemin, Hastaneye Kabul Sözleşmesine Genel Bakış ve Tıbbi Müdahale Kavramı, Onikilevha, 2019

[1] RG.05.06.1933 T. – S. 2419

[2] RG. 10.01.1983 T. -S. 17294

[3] RG. 27.03.2002-S. 24708

[4] KARAN, Gülşah Gözpınar, Özel Hastanelerin Hukuki Sorumluluğu, Seçkin Yayınları, Ankara 2015, s.24

[5] RG. 01.08.1998-S.23420

[6] YILMAZ, Yasemin, Hastaneye Kabul Sözleşmesine Genel Bakış ve Tıbbi Müdahale Kavramı, Onikilevha, s.7

[7] HAKERİ, Hakan, Tıp Hukuku, Seçkin 2021, s.970

[8] YILMAZ, Yasemin, Hastaneye Kabul Sözleşmesine Genel Bakış ve Tıbbi Müdahale Kavramı, Onikilevha, s.32

[9] Yargıtay HGK’nin 21.10.2009 tarih ve 13-393/452 sayılı kararı

[10] GÖKCAN, Hasan Tahsin, Tıbbi Yardım ve Müdahaleden Doğan Hukuki Sorumluluk, Seçkin 2022, s.1408

[11] AKKANAT, Halil, Hastaneye Kabul Sözleşmesinin Görünüm Tarzları ve Sorumluluk Düzeni, Seçkin Yayınları, Ankara 2006, S.27., GÖZPINAR KARAN, Gülşah, Özel Hastanelerin Hukuki Sorumluluğu, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2015, S.46

[12] AYAN, Mehmet, Tıbbi Müdahaleden Doğan Hukuki Sorumluluk, Kazancı Kitap Ticaret A.Ş., Ankara, 1991

[13] CANDAŞ ŞAHİN, Gökçe, Tam Hastaneye Kabul Sözleşmesi Kapsamında Özel Hastanenin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Yüksek Lisans Programı, Yüksek Lisans Tezi, 2019

[14] Durak, Yasemin, Hastaneye Tam Kabul Sözleşmesi Tıp Hukuku Dergisi, 2014, S 6, s.150

[15] HATIRNAZ Erol, ÖzeL Hastanelerin Hukuki Sorumluluğu ve Hasta Hakları, S. 101., Seçkin Yayınları, Ankara, 2015,

[16] Yargıtay 13. H.D. 26.09.2011, 18193/13060

[17] OĞUZMAN Kemal/ ÖZ Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, s. 472, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2016

[18] AYAN, a.g.e., s. 164

[19] ARAL, Fahrettin, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, s.118, Yetkin Yay., Ankara 2018 ; EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Yetkin Yayınları, Ankara 2018, s.26-27; Kılıçoğlu, Ahmet, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Turhan Kitabevi, Ankara 2018, s. 37-39

[20] CANDAŞ ŞAHİN, Gökçe, a.g.e., s.90

[21] PETEK, Hasan, Sağlık Hukuku, s.109, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2014

[22] GÖKCAN, Hasan Tahsin, Tıbbi Yardım ve Müdahaleden Doğan Hukuki Sorumluluk, Seçkin 2022, s.1425

[23] 13. HD. 21.3.2019, 2016/7094 E. -2019/3740 K.

[24] 13 HD, 08.07.2005, 3645/11796

[25] YILMAZ, Yasemin, a.g.e., s. 130

[26] OĞUZMAN/ÖZ, a.g.e. C.II, s. 285

[27] YILMAZ, Yasemin, a.g.e., s. 170

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

info@gizemocalan.com

Follow us:

Tüm hakları saklıdır. 2024
Gizem Duygu Öcalan